ANA SAYFADHBTDHBT YAZIFıkıhİLMİHAL ÖZET

EHLİ SÜNNETTE RIZIK ANLAYIŞI 2

Rızkın Tanımıyla ilgili Kelâmî Tartışmalar Yukarıda zikrettiğimiz tanımlar üzerinde düşündüğümüzde temelde iki şeyin problem edinildiği gözlenmektedir. Bunlardan birincisi bir şeyin rızık olabilmesi için ondan yararlanma şartı ve yararlanmanın nasıl olacağı, ikincisi rızkta meşruiyet problemi, yani haram bir şeyin rızık olup olmayacağı sorunudur.

a)Yararlanma Şartı ve Yararlanmanın Şekli

Rızık tanımlarına dikkat edildiğinde rızkın kök anlamı olan yararlanmanın esas alındığı görülür. Ancak hangi çeşit yararlanmayla rızıklanmanın gerçekleşeceği hususunda ihtilaf edilmiştir. Burada iki temel soru ortaya koyabiliriz: 1-Yeme-içmenin dışındaki faydalanmalar rızık kapsamına girer mi? 2-Faydalanılmayan fakat elimizde bulunan şeyler rızık olur mu? Eş’arîlerden Abdulkâhir el-Bağdâdî, “Kim helal veya haram bir şey yer içerse o, onun rızkıdır” 7 demiştir. Mâturîdî kelâm bilginlerinden Nureddin es-Sâbûnî rızkı; “Ister helal olsun isterse haram, insanın yediği şey onun rızkıdır” 8 diye tarif etmiştir. Sa’deddin et-Taftazanî ile Seyyid Şerif el-Cürcânî de rızkı, “Allah Teâlâ’nın canlıya, yemesi için verdiği şeydir ki, helali de haramı da kapsar” 9 diye tarif etmişlerdir.

Bu tanımlarda öne çıkan hususları şöyle sıralayabiliriz:

1-Bağdâdî’nin tanımında yeme ile birlikte içme de rızkın kapsamına alınırken, diğerlerinde sadece yeme tabiri kullanılmıştır. Bu ya içmeyi yeme kapsamına aldıklarından, ya da onu tanımın dışında tutmak istediklerinden kaynaklanabilir. Biz de yeme içmeyi birlikte düşünüyoruz.

2-Bu tanımlarda rızık sadece yenilen-içilen şeylerden ibaret sayılmakta, bu suretle giyecekler ve kendisinden değişik yollarla yararlanılan diğer şeyler tanımın dışında bırakılmaktadır. Bu, dilde rızkın ağırlıklı olarak yenilen-içilen şeyler için kullanılmasından kaynaklanmaktadır.

3-es-Sâbûnî’nin tanımlarında sadece insan, rızıklandırma kapsamı içine alınırken, et-Taftazânî ve el-Cürcânî’ninkinde diğer canlılar da bu kapsama dahil edilmiştir

4-Bu tanımlarda helal ve haram kavramlarıyla meşruiyet konusuna da atıf yapılmıştır. Bu atıf şüphesiz ki haramı rızık saymayan Mutezili düşünceyi reddetmek için konulmaktadır.

5- et-Taftazânî ve el-Cürcânî’nin tanımlarında dikkat çeken bir husus da rızkın Allah’a nispet edilmesidir. Taftazânî, diğer tariflerin Allah’a nispet edilmekten yoksun olduğunu belirterek rızkın Allah’a izâfe edilmesini tanımın önemli bir unsuru saymıştır. 10 Bu da yegâne rızıklandırıcının (Rezzak) Allah olmasından ve Kur’an’ın rızık kelimesini daima Allah’a nispet etmesinden kaynaklanmaktadır.

Rızkın sadece gıdalanılacak şeyler olarak tanımlanması, bazı kelamcılar tarafından dar kapsamlı bulunmuştur. Bu yüzden tanıma, gıdalanma/yeme içme kelimelerinin yerine daha genel bir anlamı ifade eden faydalanma kelimesini koyarak tanımlamanın daha uygun olacağı kanaatine varmışlardır. Imamü’l-Harameyn el-Cüveynî, Ehl-i sünnet bilginlerinin tanımlarının sınırını genişletmek amacıyla rızkı, sözlük anlamından hareketle faydalanılan şeyler olarak tarif etmiştir. 11 Buna göre faydalanılan şeyler rızkın kapsamına girer, ama kişinin sahip olup da faydalanmadığı şeyler rızık sayılmazlar.

Taftazânî Şerhu’l-Makasıd adlı eserinde ise yukarıda ondan naklettiğimiz tanımdan farklı olarak yeme tabiri yerine faydalanma ifadesini kullanmış ve rızkı “Allah Teâlâ’nın, faydalanması için canlıya verdiği şeydir” 12 diye tanımlamıştır. Bu ifadeyle tanımın kapsamını genişletmiş ve böylece yenilen şeylerin dışında faydalandığımız diğer şeyleri de tarifin içine sokmuştur. Ibn Haldun da aynı fikre katılarak kişinin sahip olup faydalanamadığı şeyleri rızık değil, kesb (kazanç) olarak isimlendirmektedir. Bunu, “Ölen kimsenin miras olarak bıraktığı şeyler, kendisi faydalanamadığı için, kesbidir. Varisleri faydalandıkları zaman, onlar için rızık olur” cümlesiyle açıklar. 13 Ibrahim el-Bâcûrî bu tanımdaki faydalanmayı bilfiil ifadesiyle kayıtlamıştır. 14 Ona göre her hangi bir kimsenin, sahip olduğu fakat bilfiil faydalanmadığı şey onun rızkı olmaz. O şey, kendisinden faydalanan kimse için rızıktır. Zenginin verdiği bir sadaka, kendi rızkı olmayıp, eğer faydalanırsa fakirin rızık olur. Elmalılı Hamdi Yazır da Bakara suresi 3. âyetindeki rızık kelimesinin maddi şeylerle beraber manevi şeyleri de içine aldığını, rızkın tanımındaki yeme ifadesinin faydalanma ile açıklanarak içecek, giyecek, ilim, marifet, kudret, amel, evlat ve zevceye de şamil olduğunu, yani mutlak bir faydalanma ifade ettiğini söylemektedir. Fakat o da bütün bunlar için bilfiil faydalanmayı şart koşar ve bilfiil faydalanılmayan şeylerin rızık olmayacağını ifade eder. 15 Bazı kelamcılar ise faydalanma şartı olmaksızın elde bulundurulan maddelerin de rızk kavramının kapsamına girmesi gerektiği düşüncesindedirler.

Rızık kavramının daha geniş bir anlam alanına sahip olması gerektiğini düşünen Gazâlî de rızkı dört gruba ayırarak tanımlamaya çalışmıştır. 1-Mazmun (garanti altına alınan) rızık: Diğer sebepler olmaksızın bünyenin hayatiyetini sağlayan gıda gibi şeylerdir. Cenab-ı Hak bu nevi rızkı garanti etmiştir. 2-Maksum (taksim edilmiş) rızık: Yiyecek, içecek ve giyeceklerden Allah’ın insanlara taksim edip Levh-i Mahfuz’da yazdığı şeylerdir. Bunların her biri yazıldığı şekilde, muayyen zamanlarda ve belirlenmiş miktarlarda verilir, artmaz, eksilmez, erken gelmez ve gecikmez. 3-Memluk (sahip olduğumuz) rızık: Dünya mallarından Allah’ın takdir ederek insanların mülkiyetine verdiği şeylerdir. Zira Allah’ın; “Sizi rızıklandırdığımız şeylerden infak edin” (el-Münafikun 63/7) emri, malik olduklarınızdan infak edin demektir. 4-Mev’ud (va’d edilen) rızık: Allah’ın müttakî kullarına takva şartıyla, helâl yoldan ve meşakkatsiz olarak vermeyi vad ettiği rızıklardır. Nitekim; “Kim Allah’tan sakınırsa Allah ona bir kurtuluş yolu hazırlar ve ummadığı yerden rızıklandırır” (et-Talâk 65/7) âyetinde bahsedilen rızık bu tür içerisinde değerlendirilir. 16 Görüldüğü gibi Imam Gazâlî, bedende kullanılarak veya depo edilerek vücudun kıvamını sağlayan şeyleri, sahip olduğumuz malları, yediğimiz, içtiğimiz ve giydiğimiz şeyleri ve bize va’d olunanları rızkın kapsamı içine dâhil etmiştir.