ANA SAYFADHBTDHBT YAZIFıkıh

Meshedilmesi Farz Olan Miktar

Meshedilmesi Farz Olan Miktar

QASWS

Şeriat sahibi abdestte ayakları yıkarken tümünün yıkanmasını farz kılmıştır. Meshetmek, yıkama yerine geçtiğine
göre normal olarak da mestlerin her tarafının meshedilmesi gerekirdi. Ama bir kolaylık göstererek mestlerin
tümünün meshedilmesini zorunlu kılmamıştır.

Şu nedenle ki, mestler üzerine meshetmek özel bir ruhsattır. Şeriat
sahibi bu ruhsatıyla da, insanlara fazlasıyla merhamet gösterdiğini isbatlamış olmaktadır.

Mestlerin meshedilmesi
farz olan miktarı hususunda mezheblerin detaylı görüşleri aşağıda anlatılmıştır.

Malikiler dediler ki: Mestlerin üst kısımlarının tümünü meshetmek vâcibtir. Alt kısımlarını meshetmekse
müstehabtır. Mâlikîlerin bazısı, bunun da vâcib olduğunu ileri sürmüşlerdir. Öyleki: Mestin altını meshetmeyen
kişinin, namazını kılmışsa ve henüz ihtiyarî vakitte ise namazını iade etmesi gerektiğini ifade etmişlerdir. İhtiyarî
vakitle ilgili açıklama, namaz vakitleri bölümünde yapılacaktır. Mestin alt tarafından maksat, yere gelen taban
kısmıdır. İç kısmı değildir. Mest geniş olursa içine eli sokup meshetmek mekruh olur.

Hanefiler dediler ki: Mestin dış yüzünün, elin üç küçük parmağının uzunluğu ve genişliği kadarını meshetmek
farzdır. Ancak meshedilen bu kısmı da ayak ile doldurulmuş olmalıdır.

Şafiiler dediler ki: Mestin üst kısmının yüzünü meshetmekle, farz olan mesh yerini bulmuş olur. Başı
meshetmeye kıyasla, ıslak parmağı hiç sürdürmeksizin mestin üzerine indirmek de yeterli olur. Ama mestin ön
yüzünün dışında topuk kısmı veya yan tarafları veya alt taraflarını meshetmek yeterli olmaz. Fakat mafsal yumru
kemiklerinin hizasında olan kısımları meshetmek yeterli olabilir. Yalnız şunu da söylemek gerekir ki: Mestin
üzerinde tüy bulunur da bu tüyler mesh yapılırken ıslaklığın mest derisine ulaşmasına engel olurlarsa veya sadece
tüyleri meshetmek kasdedilirse de, su kendiliğinden mestin derisine ulaşırsa yine mesh sahîh olmaz.

Hanbeliler dediler ki: Mestin üst taraflarının çoğunun meshedilmesi farzdır. Alt taraflarını meshetmekse
müstehabtır. Abdestini alıp da meshetmeyi unutan için, aradan muvâlât (organlardan biri kurumadan diğerini
yıkamaya geçme zorunluluğu) süresi geçse bile bundan sonra yalnız mestin altım meshetmek yeterli olur. Fakat
abdest alınır da mestin alt tarafı kasten meshedilmezse, aradan fazla zaman geçmemışse yine yalnız altını meshetmekle yetinilebilir. Aradan uzun zaman geçmişse abdesti yenilemek mendub olur. Aynı şekilde alt tarafı
meshedilmeden kılınan namaz, ihtiyarî vakitte bulunuluyorsa iade edilmesi mendub olur.

Mest Üzerine Mest Ve Ayakkabı Giyme

Bir kişi mest olmaya elverişli kalın bir çorabın üzerine mest giyerse veya mest üzerine başka bir mest giyerse bu
iki mest de yumuşak deriden yapılmış olursa veyahut da mest üzerine bir kundura giyerse bu durumda üstteki
ayakkabıya meshetmek, mezheblerin altta kaydedilen detaylı şartlarına uyulduğu takdirde caiz olur.

Hanefiler dediler ki: Mestin üzerine giyilen ayakkabının üzerine mesh etmek üç şartla sahîh olur:
1. Mestin üzerine giyilen ayakkabı deriden yapılmış olmalıdır. Deriden yapılmayıp da meshedildiğinde su,
alttaki meste ulaşacak olursa bu da yeterli olur. Aksi takdirde yeterli olmaz.

2. Mestin üzerine giyilen ayakkabı veya mestle yalnız başına yürünebilmelidir. Eğer kendisiyle
yürünülemezse meshe elverişli olmaz. Ancak alttaki meste su ulaşacak olursa bu durumda meshe elverişli olur.

3. Mestin üzerine giyilen ikinci ayakkabı, temiz olarak giyilmiş olmalıdır. öyleki, üste giyilen ayakkabıya
ve alttaki meste yapılan mesh, hades hâlinden önce yapılmış olmalıdır.

Şâfiîler: Bu hususta tafsilâta girişerek derler ki: Alttaki mestle onun üzerine giyilen ayakkabı zayıf olursa
üzerlerine meshetmek sahîh olmayıp ayaklan yıkamak vâcib olur. Eğer alttaki zayıf olur da meshe elverişli
olmazsa hüküm, üstteki meste aktarılır. Altta giyilen de zaten mest sayılmaz. Eğer alttaki mest kuvvetli, üstteki
zayıf olursa veya her ikisi de kuvvetli olursa, üsttekine meshetmek -suyun alttakine ulaşacağı kesin ise- sahîh
olur. Bu mesh yapılırken alttakini de meshetme niyeti olmalı veya her ikisini meshetme kasdı bulunmalıdır. Ama
sadece üsttekini veya alttakini meshetmeyi kasteder de su alttakine ulaşmazsa bu mesh sahîh olmaz.

Hanbeliler dediler ki: Bir kişi hades hâli vukubulmadan mest üzerine mest giyer, bunlardan biri veya ikisi de
delik olursa veya bu mestlerdeki delikler, ayağın her tarafına denk gelirse sadece üsttekini meshetmek yeterli
olur. İki mesti üst üste giyen kişinin, elini üstteki mestin üstünden sokarak altta bulunan mesti -eğer bu sağlamsameshetmesi sahîh olur. Yine Hanbelî mezhebinden olanlar şöyle demişlerdir: İki mesti üst üste giyen kişi,
bunlardan üstte bulunanı meshedecek, sonra da bu mesti çıkaracak olursa, bu durumda alttakini de çıkarıp
ayaklarını yıkaması vâcib olur.

Malikiler dediler ki: Üst üste mest giyen kişinin, hüküm bakımından üsttekini meshetmesi gereklidir. Eğer
üsttekini çıkaracak olursa, alttakini derhal meshetmesi vâcib olur. Bu iki mesh arasında da kişi, eğer hatırlar ve
gücü yeterse, abdestte geçerli olan muvâlât hükümlerini uygulamalıdır.

Sünnet Olan Meshin Keyfiyeti

Sünnet olan mesh şu şekilde yapılır: Mesh yapan kişi, sağ elinin oar inaklarını sağ mestinin burun tarafına
koymalı, bunun yanında sol elinin parmaklarını da sol mestinin burun tarafına koyup her iki elinin parmaklarını
mestlerin burun kısmından yukarıya geri çekmeli, geri çekerkende parmaklarını azıcık ayrık tutarak mest üzerine
sudan çizgiler bırakmalıdır.

Malikiler dediler ki: Meshte keyfiyet sünnet olmayıp mendubtur. Mesh yapacak kişi, sağ elini sağ ayağının
parmaklarının uç kısmına; sol elini de sağ ayağının parmaklarının alt kısmına koyar. Böylece iki eliyle sağ
ayağındaki mesti meshedip mafsal yumru kemiklerine kadar ellerini sürer. Sol ayağındaki meste de bunun aksini
uygular. Yani, sol elini sol ayağının parmak uçlarının üst kısmına, sağ elini de sol ayağının parmak uçlarının alt
kısmına koyup iki elini geriye doğru mesh şeklinde çekerek mafsal yumru kemiklerine kadar sürer. Meshini de
böylece tamamlamış olur.

Şafiiler dediler ki: Sünnet olan meshin keyfiyeti şöyle olur: Mesh yapacak kişi, sol elinin parmak uçlarını
birbirinden ayrık vaziyette topuğunun altına koyar. Sağ elinin parmak uçlarını da yine ayrık vaziyette ayak parmaklarının üst kısmına koyar. Sonra da sağ elini bacak kısmına kadar geriye çeker. Sol elini de alt taraftan
parmakların ucuna kadar sürerek mesheder. Meshin de ıslak çizgiler hâlinde görülmesi gerekir.

Meshin Müddeti

Mukîm olanın mesh müddeti bir gün bir gecedir.

Hanbelî ve Şâfiîler: Seferi, namazı kısaltacak kadar mubah bir sefer olarak kayıtlamışlardır. Sözgelimi bir kişi
doksan km. den daha kısa mesafeli bir sefere çıkacak olursa veya çıktığı sefer mubah değil de ma’siyetle ilgili bir
sefer olursa bu kişinin mesh müddeti, mukîm kimsenin mesh müddeti kadar olur. Yani ancak bir gün bir gece
müddetle meshedebilir. Ayrıca Şâfiîler ikinci bir kayıt koyarak, bu seferin de niyetle yapılmış bir sefer olması
şartını ileri sürmüşlerdir. Buna göre, niyet etmeden yola çıkan kimse seferi sayılmaz..

Bu durumdaki kişi, tıpkı
mukîm gibi ancak bir gün bir gece müddetle meshedebilir.

Misafirin meshi ise üç gün, üç gece müddetle geçerli olur. Misafirin çıktığı yolculuk, ister namazı kısaltan mubah
bir sefer olsun, ister olmasın, mest üzerine mesheden kişi, ister özür sahibi olsun ister olmasın hüküm bakımından
bir değişikliğe gerek kalmaz.

Malikiler dediler ki: Mestler üzerine meshetmek, bir müddete bağlı olmayıp mestlerin sadece guslü gerekli kılan
hallerde ayaklardan çıkarılmaları îcâbeder. Ancak cuma namazına gitmek isteyenlerin, gusletmek istemeseler bile
mestlerini çıkarıp ayaklarını yıkamaları mendub olur. Ama cuma günü çıkarmazlarsa, mesti ilk olarak hangi gün
giymişlerse her hafta aynı gün çıkarmaları mendub olur.

Hanefiler dediler ki: Bu müddet, özür sahibi olmayanlar için geçerlidir. Ama bir kişi özürlüyken abdest alır,
mestini de özrün kesilmesi anında giyerse bu kişinin hükmü, sağlam kimselerin hükmü gibi olur. Yani meshi
mezkûr müddetin sona ermesine kadar geçerli olur. Ama özrünün kesilmediği bir anda, meselâ akıntının vukû
bulduğu anda abdest alıp mestini giyecek olursa bu kişinin meshi her vaktin çıkması anında bozulur. Ve abdesti
başka bir şeyle bozulmamişsa mestlerini çıkarıp sadece ayaklarını yıkaması îcâb eder

Şafiiler dediler ki: Bu müddet özür sahibi olmayan kimseler için muteberdir. Özürlü kimseler mest giymişlerse,
mestlerini, her farz namazın vaktinde çıkarıp abdest alırken ayaklarını yıkamalıdırlar. Ama nafile namazlar için
abdest alırken mestlerinin üzerine meshetmeleri caiz olur. Ayaklarını çıkarıp yıkamaları gerekmez.

Buna delîl olarak da Şureyh bin Hanî (r.a.) nin rivayetini gösterebiliriz: Şureyh diyor ki:
“Ben, Hz. Aişe (r.a.) ye mestler üzerine meshetme hususunda soru sordum. Bana,
“Ali’ye sor. Çünkü o, Peygamberle beraber sefere çıkardı” dedi. Ben de bunun üzerine gidip Hz. Ali’ye sordum.
Hz. Ali bana şu cevabı verdi. Rasûlullah (s.a.s.), meshin müddetini misafir için üç gün üç gece- mukîm içinse bir
gün bir gece kıldı.” 107
Meshin müddeti, mestlerin ayaklara giyilmesini müteakip bir hades hâlinin vukuundan sonra başla.

Şâfiîler: Hades hususunda tafsilâta girmişlerdir. Şöyle ki: Eğer hades hâli, bir kimseye dokunma, penisi elleme
veya uyuma gibi kendi isteğiyle meydana gelmişse mesh müddetinin başlangıcını, hades halinin vukûunun evveli
olarak kabul etmişlerdir. Fakat hades hâli elde olmayarak vuku bulmuşsa; meselâ oturak (mak’ad)tan veya tenasül
organından bir necaset çıkmışsa, bu durumda mesh süresinin başlangıcı, hades vukûunun sonundan itibaren
başlar.

Sözgelimi adamın biri öğle vakti abdest alıp mestini giyer, bu abdesti yatsıya kadar devam eder ve yatsıda
bozulursa meshin müddeti öğle vaktinden değil de yatsı vaktinden itibaren başlamış olur.

Meshin Mekruhları

Mestler üzerine yapılan meshle ilgili bazı mekruhlar vardır ki, bunları şöylece sıralayabiliriz: a. Meshi
birden fazla yapmak.
b. Meshetme yerine mestleri yıkamak. Mestleri yıkayan kimsenin, bu durumda hades hâlini ortadan kaldırmaya
niyet etmesi mekruh olur. Ama sırf temizlemek veya üzerinde bulunan bir necaseti gidermek kasdıyla yıkaması
mekruh değildir. Ancak bu mesh yerine geçmez. Bu yıkayıştan sonra yine mestin üzerine meshetmek vâcib olur.

Hanefiler dediler ki: Mesh niyeti olmaksızın mestler yıkanacak olursa bu yıkama mesh yerine geçerli olur. Söz
gelimi bir kişi, temizlemek kasdiyle veya herhangi bir niyeti olmaksızın mestim yıkarsa bu yıkama mekruh
olmakla birlikte yine de mesh yerine geçerli olur.

Meshi Bozan Şeyler

Mesh birkaç durumda bozulur. Şöyle ki:
a. Guslü gerektiren cünüblük veya hayız ve nifas kanaması gibi hallerden birinin vukubulması ile mesh
bozulur.
b. Mestler ayaktan çıkarılmakla mesh bozulur. Ayakların bir kısmı mestin boğazına kadar çıkarsa yine mesh
bozulur.

Hanefiler dediler ki: Mesh, ancak ayakların çoğunun mestin boğazına kadar çıkarılmasıyla bozulur. Sahîh olan
görüş de budur. Ama ayakların az bir kısmı, mestin boğazına kadar çıkarsa bu durumda mesh bozulmaz.

Malikiler dediler ki: Mûtemed olan görüşe göre ayakların tümü mestin boğazına kadar çıkarılmadıkça mesh
bozulmaz. Ayakların tümü mestin boğazına kadar çıkarıldıktan sonra kişi acele olarak ayaklarını yıkamaya
koşarsa abdesti sağlam olarak kalır. Ama unutur da ayaklarını yıkamakta acele davranmazsa, aradan geçen zaman
kısa da olsa, uzun da olsa yine sadece ayaklarını yıkamakla yetinir. Kasden acele davranmayıp da ayağını
yıkamayacak olur, aradan geçen zaman da uzun olmazsa yine sadece ayaklarını yıkamakla yetinir. Abdesti de
sağlam kalır.

c. Mestte delikler meydana gelirse mesh bozulur. Bununla ilgili olarak mezheblerin detavlı görüşleri aşağıya
alınmıştır.

Şafiiler dediler ki: Ayakların yıkanılması farz olan kısımlarından biri çorap veya sargıyla kapatılmış olur ve
mestin delinmesiyle de görünecek şekilde olursa mesh bozulur.

Bu nitelikteki bir delik, kişinin abdestli olması
esnasında meydana gelirse, niyet ederek sadece ayaklarını yıkaması vâcib olur. Abdesti iade etmesi gerekmez.
Ama bu nitelikteki bir delik, kişinin namaz kılması esnasında meydana gelecek olursa namaz bozulur. Yine bu
kişinin de niyet ederek sadece ayaklarını yıkaması ve sonra da yeniden namaza durması gerekir.

Hanbeliler dediler ki: Mestte ayakların ancak küçük bir kısmını gösterecek kadar az bir delik meydana gelse,
bu delik dikiş yerlerinde olsa bile yine mesh sahîh olmaz. Ancak bu delik, yürüme hâlinde derinin üst üste gelerek
ayakların yıkanması farz olan kısmını kapatırsa meshe zarar vermez. Mestlerde bu gibi deliklerin meydana
gelmesi, mesh süresinin tamamlanması, cünüblük hâlinin vukubulması, yahut da özürlü kimsenin özrünün
ortadan kalkması gibi nedenlerden ötürü kişi, ayağındaki mesti çıkarıp tam bir abdest almalıdır. Yalnızca
ayaklarını yıkaması yeterli olmaz. Zîrâ meshle, bir hades hâli ortadan kaldırılmıştır. Mesh bozulunca da, eskiden
kaldırılmış olan hades yine geri gelmiş olur. Ki hadesin de Hanbelîlere göre parçalara ayrılması mümkün olmaz

Hanefiler dediler ki: Mestte, meshetmeye engel delikler bulunmaması hâlinde üzerine meshedilmesi sahîh olur.
Meshetmeye engel deliğin miktarı da, ayak parmaklarından üç küçük parmak miktarını aşan büyüklük kadarıdır.

Ayrıca mestlerdeki delikler, kişinin yürümesi esnasında açılıp da ayağından, üç küçük ayak parmağı büyüklüğünde

bir kısım görünecek olursa bu delik meshe engel olur. Ama delik uzunlamasına olur da, yürüme
esnasında açılmaz ve ayak parmaklarından üç küçük parmak miktarı kısım görünmezse bu deliğin meshe zararı
dokunmaz. Aynı şekilde meste deriden veya bez parçasından -bu ince olsa bile- bir astar dikilmiş olur da bu
astarda meydana gelen bir delikten ayak parmaklarından üç küçük parmak miktarı bir kısım görünecek olursa
yine zarar vermez. Ama deriden başka bir astarla astarlanmış olur ve alt tarafı da çorap ve sargı gibi dikişsiz olup
ayak parmaklarından üç küçük parmak kadarı görünecek olursa bu delikler meshi bozar. Bu deliklerin, mestin
ayakkabıya gelen kısmında olmasıyla dış yüzünde olması veya topuk kısmında bulunması arasında bir fark
olmayıp hepsi aynı hükme tâbi olurlar. Ama bu delikler mafsal yumru kemiklerinin üst tarafındaki boğaz
kısmında olurlarsa meshin sıhhatine mâni olmazlar. Mestlerden birisinde, birden fazla delik bulunup da bunlar
üst üste getirildikleri takdirde üç küçük ayak parmağı miktarına varırlarsa meshin sıhhatine engel olurlar. Bu
miktardan az olurlarsa engel olmazlar. Ama bu delikler iki mestte olsa ve ikisinin toplamı da sözü edilen miktara
ulaşsa, o zaman meshin sıhhatine engel olmazlar.

Söz gelimi bir mestte bir ayak parmağı kadar, diğerinde de iki
ayak parmağı kadar delik bulunsa, bunların ikisinin toplamı üç küçük ayak parmağı kadar olmalarına rağmen
meshin sıhhatine engel olmazlar. Mestlerde üst üste toplama hükmüne giren delikler, kendisine çuvaldız girebilen
deliklerdir. Bunlardan daha küçük delikler hesaba katılmaz. Muaf sayılan deliklerin bulunduğu mestler üzerine
mesh etmek sahîh olur. Ancak yapılan meshin, bizzat üzerine yapılması şarttır. Deliklerin altında görülen yerlerin
üzerine yapılan mesh geçersiz olur.

Meshedüdikten sonra bir mest üzerinde üç küçük ayak parmağı kadar delik
meydana gelirse mesh bozulur. Ve kişi eğer abdestliyse ayaklarını yıkaması vâcib olur. Bir kişi abdestli iken yine
meshi bozucu bir durumla karşılaşırsa ayaklarını yıkaması gerekir: abdesti yeni baştan alması îcâb etmez. Namaz
kılmakta iken böyle bir durumla karşılaşılacak olursa mesh bozulduğu için namaz da bozulmuş olur. Bu
durumdaki bir kişinin ayaklarını yıkadıktan sonra namazı iade etmesi gerekir. Meshetmede niyet şart değildir.

d. Şüpheli de olsa mesh müddetinin sona ermesi hâlinde mesh bozulur.

Malikiler dediler ki: Müddetin sona ermesiyle mesh bozulmaz. Zîrâ bu mezhebe göre mesh için müddet önemli
değildir.