ANA SAYFADHBTDHBT YAZIFıkıh

TEYEMMÜM BAHSİ

TEYEMMÜM BAHSİ

QASWS

Tanımı Ve Delili

Teyemmüm, lügatte kasdetmek ve yeltenmek anlamına gelir. Bu mânâda kullanıldığını şu âyet-i kerîme de
ispatlamaktadır:
“Kendinizin göz yummadan alıcısı olmadığınız pis (kötü) şeyleri vermeye yeltenmeyin.” 111 Bu âyet-i
kerîmedeki “teyemmemû” kelimesi, kasdetmek ve yeltenmek anlamına gelmektedir.
Teyemmümün ıstılah anlamına gelince, bu; temizleyici niteliğe sahip özel toprakla yüzü ve elleri anlatılan özel
şekilde meshetmek demektir.

Malikiler ve Şâfiîler:

Bu tanıma “niyet” kelimesini de eklemişlerdir. Zîrâ bunlara göre niyet, teyemmümün bir
rüknüdür.

Burada meshetmekten amaç, yüzü ve elleri toprağa sürmek ve kirletmek demek değildir. Maksat, elleri
temizleyici toprağın veya taşın ya da bunlara benzer bir şeyin üzerine koyup gerekli yerleri meshetmektir.
Teyemmüm, su bulunmadığı veya bulunup da bazı sebeplerden ötürü kullanılamadığı zamanlarda meşru olur.
Meşruluğu da Kitap, Sünnet ve İcmâ ile sabittir. Kitab’tan delîlimiz şudur:
“Eğer hasta olmuşsanız veyahut bir sefer üzerindeyseniz veya içinizden biri ayak yolundan gelmişse, veyahut da
kadınlara dokunmuşsanız ve bu hâlde su da bulamamışsaniz o vakit tertemiz bir toprakla teyemmüm edin.

Binâenaleyh (niyetle) ondan yüzlerinize ve ellerinize sürün. Allah, sizin üzerinize bir güçlük yapmayı dilemez.”

u âyet-i kerîme, su bulunmadığı veya bulunup da bazı nedenlerden ötürü kullanılamadığı hallerde insanların
teyemmüm edebileceklerine işaret etmektedir.
Teyemmümün hikmetine gelince: Yüce Allah; kendilerini ibâdetle mükellef kıldığı müslüman kulları üzerinden
zorluk ve sıkıntıyı kaldırmıştır. Bazıları diyebilir ki, zorluğu kaldırma prensibi, su bulunmadığı veya bulunup da
kullanılamadığı zamanlarda teyemmüm mükellefiyetinin de konulmamasını gerektirir. Zîrâ teyemmüm
mükellefiyeti de başlı başına bir zorluk ve sıkıntıdır. Bu söz bozuk ve kuraldışı bir sözdür. Çünkü zorluğu ve
sıkıntıyı kaldırmanın anlamı, Cenâb-i Allah’ın insanları güçlerinin yetebileceği işlerle mükellef kılmasıdır.
Abdest alma veya gusül yapmaktan âciz olan kişi teyemmüm yapmaya muktedir olur. Bu durumda Allah
Teâlâ’nın emrine uyması vâcibtir. İbâdetini de kendisine açıklanan şekilde yapması gerekir. Zîrâ ibâdetlerin ana
hedefi, Allah’ın emirlerine uymak, kalblere O’nun yüceliğini hissettirip anlatmaktır. İbâdetlerde kendisine
yönelinecek tek varlık O’dur. Ayrıca açıkça anlaşılmaktadır ki, insanların emrolundukları ibâdetlerin bir kısmı da
kulların fayda ve maslâhatınadır. Sözgelimi gusül abdesti, abdest, namazlardaki hareketler, oruçluyken
lezzetlerden uzak durmak ve daha bunlara benzer bir takım ibâdetler insan vücûduna birçok faydalar sağlar. Diğer
bazı ibâdetlerde de gizli faydalar vardır ki, bunları yapmakla kişinin kalbi temizlenir; ruhu kirlerden arınır. Ayrıca
bunlar, insana maddî menfâatler de temin ederler. Çünkü Rabbinden korkup, O’nun emirlerine itaat eden kişinin,
insanlarla olan ilişkisi de normale dönüp güzelleşir. Onların kötülüklerinden emîn olur. Kendilerinden bir takım
faydalar da sağlar. Bu da insanın hayatı boyunca arzuladığı bir durumdur. İlâhî emirlere uymak, İnsan
topluluklarının fayda ve maslahatını her bakımdan garanti altına alır. Teyemmümün, insanı mutluluğa götüren
ibâdetlerin bir aracı olduğu şüphe götürmez bir gerçektir.

Toplumun mutluluğunu gerçekleştiren ve İnsanların ahlâkını güzelleştiren İslâm dîninin amaçlarından habersiz
bazı kimseler, bazan toprağın zararlı mikroplarla karışmış olduğunu, dolayısıyla toprakla yüzü ve elleri
meshetmenin de, faydayı bir yana bırakalım, zararlı olacağını zannederler.

Bu iddiada bulunanlar teyemmümün mânâsını ve amacını anlamayan kimselerdir. Zîrâ, şeriat koyucu, teyemmüm
edilecek toprağın pisliklerden arınmış ve temizleyici bir toprak olmasını şart koşmuştur. Ayrıca toprağın yerden
alınıp yüze sürülmesi de zorunlu değildir. Aksine farz olan husus, ancak abdest ve gusle dayalı olarak yapılması
mümkün olan ibâdetleri, su bulunamadığı durumlarda mubah kılacak teyemmümü, istenen şekilde yapmaktır.
Elleri temiz kuma; temiz, düz ve kaygan taşlara, çakıllara ve benzeri şeylere sürmek, zararlı mikropların insana
bulaşmasına neden olur diyenlerin, herşeyden önce ellerini ekmeğe, meyve ve sebzelere de sürmemeleri gerekir.
Yine bunların görüşüne göre hareket edilecek olursa, insanların ellerini madenlere sürmemeleri, hayvan derilerini
tabaklamamaları, ayakkabı yapmamaları, tahtaları ellememeleri gerekir. Bu sayılanların tümünde de mikrop
bulunabilir. O halde bunlara yanaşmamak gerekir!

Bu ve buna benzer sözler, dinî yükümlülüklerden sıyrılıp kurtulmak ve sonu harap ve helak olan şehvet yollarına
dalmak isteyen kimselerin sözleridir. Ki bunu da ancak bahtsız gönüller arzular. Yoksa bizler, yerleri gübreleyen,
ekinlerin abasını haşerelerden ve zararlı otlardan temizleyen nice işçileri görmüşüz ki, dinle alay eden ve dini
hiçe sayan bu heriflerden çok daha güçlü, sağlıklı ve rahat bir yaşantı içindedirler. Mikroplar, acaba bunları niye
parçalamıyorlar? Ayrıca şunu da söylemekte yarar vardır ki: İslâm dîni, sürekli olarak temiz ve nazîf olmaya
teşvik eder; pisliklerden uzak durmayı emreder. Hastalıklara sebeb olan vesîlelere yanaşmamalarını tenbihler. Bu
nedenle de teyemmüm eden kişinin, üzerine elini sürdüğü toprağın temiz bir elbise veya mendil gibi pisliklerden
arınmış olmasını şart koşar. Şayet toprak pis ve kirli ise, onunla teyemmüm yapmak sahîh olmaz.

Bir hususa daha değinmeden geçemiyeceğim: Teyemmüm niçin abdest organlarından sadece ikisi üzerinde
uygulanıyor? Yani teyemmümün kapsamına neden sadece ellerle yüz giriyor?

Buna verilecek cevabımız şudur: Teyemmümden maksad zorluğu hafifletmektir. Şu halde abdest organlarından
sadece ikisiyle teyemmüm yapmak yeterli olur. Şu nedenle ki ellerle yüz, abdest alırken mutlaka her zaman
yıkanırlar. Baş ise her zaman meshedilir. Ayaklara gelince bunlar mestli değilken yıkanır, mestli iken meshedilir.
Bu nedenle Yüce Allah, her zaman yıkanılmaları gereken ellerle yüzü teyemmümün kapsamına almış
bulunmaktadır. Ki hafifletme ve zorluğu giderme prensibi burada da göze çarpmaktadır.

Teyemmümün farziyetinin sünnetteki deliline gelince bu hususta birçok hadîs-i şerifler mevcuttur. Biz bunlardan
sadece Buhârî ile Müslim’in, İmrân bin Husayn’dan rivayet etmiş oldukları hadîsi nakletmekle yetineceğiz:

Rasûlullah (s.a.s.), cemâatin yanında bulunmasına rağmen kenara çekilip de onlarla birlikte namaz kılmayan bir
kişiyi gördüğünde kendisine yanaşıp sordu: “Neden cemâatle birlikte namaz kılmıyorsun?” Adam dedi ki:
“Ya Rasûlallah! Bana cünüblük isabet etti. Gusletmek için su da bulamadım.” Bunun üzerine Rasûlallah (s.a.s.)
kendisine şu cevâbı verdi:
“O halde (teyemmüm için) sana temiz toprak gerekli. Temiz toprak(la teyemmüm etmek) senin için yeterli olur”.93
Bu yüzden müslümanlar, her ne kadar teyemmümün nedenleri ve yere ait eşyaların hangisiyle teyemmüm
edebilecekleri hususunda görüş ayrılığına düşmüşlerse de, prensip olarak teyemmümün abdest ve gusül yerine
geçerli olacağı hususunda icmâ etmişlerdir.

Teyemmümün Kısımları

Teyemmüm farz ve mendub olmak üzere iki kısma ayrılır.

Hanefiler:

Teyemmüme vâcib teyemmüm diye bir kısım daha eklemişlerdir. Abdestin sünnetleri bahsinde de
geçtiği gibi bilinmektedir ki: Hanefîlere göre vâcib, farza nispetle daha zayıf olan bir hükümdür. Su bulunmadığı
takdirde tavaf için teyemmüm etmek vâcib olur. Ama abdestsiz veya teyemmümsüz olarak tavaf etmek sahîh
olur. Yalnız farzı terketmekten ötürü irtikâb edilen günâha nisbetle bu kişi daha az bir günâha girmiş olur.

Hanefiler:

Teyemmüme vâcib teyemmüm diye bir kısım daha eklemişlerdir. Abdestin sünnetleri bahsinde de
geçtiği gibi bilinmektedir ki: Hanefîlere göre vâcib, farza nispetle daha zayıf olan bir hükümdür. Su bulunmadığı
takdirde tavaf için teyemmüm etmek vâcib olur. Ama abdestsiz veya teyemmümsüz olarak tavaf etmek sahîh
olur. Yalnız farzı terketmekten ötürü irtikâb edilen günâha nisbetle bu kişi daha az bir günâha girmiş olur. Teyemmüme vâcib teyemmüm diye bir kısım daha eklemişlerdir. Abdestin sünnetleri bahsinde de
geçtiği gibi bilinmektedir ki: Hanefîlere göre vâcib, farza nispetle daha zayıf olan bir hükümdür. Su bulunmadığı
takdirde tavaf için teyemmüm etmek vâcib olur. Ama abdestsiz veya teyemmümsüz olarak tavaf etmek sahîh
olur. Yalnız farzı terketmekten ötürü irtikâb edilen günâha nisbetle bu kişi daha az bir günâha girmiş olur.