ANA SAYFADHBTDHBT YAZIFıkıh

Teyemmümün Mendubları

Teyemmümün Mendubları

Teyemmümün mendublarıyla ilgili olarak mezheblerin detaylı görüşleri aşağıya alınmıştır.

Hanbelî ve Şâfîîler: Sünnet olanın mendub olduğunu da söylerler. Daha önce sünnet olarak geçen hususlar
mendub ve müstahab olarak da adlandırılabilirler.

Hanefiler dediler ki: Suyu bulacağım gâlib zanla ümid eden kişi, teyemmümü müstehab vaktin çıkış öncesine
kadar erteleyebilir. Ama bir kişi, su vereceğine dair vaatte bulunursa, vaktin çıkmasından korkulsa bile
teyemmümü ertelemek mendub olur

Malikiler dediler ki: Teyemmümün mendublarını şöylece sıralayabiliriz.

l. “Besmele” çekmek.
2. Misvak kullanmak.
3. Teyemmüm esnasında Allah.’ın zikrinden başka şeyler konuşmamak.
4. Kıbleye yönelmek.
5. Sağ elin dış kısmını sol elin İç kısmına koymak. Sol elin İç kısmıyla (avuçta) sağ eli tutup dirseklere kadar
sürerek meshetmek.
Bundan sonra da dirseğin iç kısmından başlayıp parmak uçlarına kadar eli meshetmek. Aynı şekilde sol kolu da
meshetmek.
6. Teyemmümün, suyun bulunmasından ümit kesildiği veya İhtiyari vakit İçinde suyu kullanışa engelinin
kalkmasından ümit kesildiği durumda İhtiyari vaktin başlangıcında yapılması. Ama suyun bulunacağından
veya bu vakit içinde suyu kullanma engelinin ortadan kalkacağından şüphe edildiği takdirde teyemmümü
ihtiyarî vaktin ortasında yapmak. Çünkü bu durumda vaktin başlangıç faziletiyle, suyla taharetin (abdestin)
fazileti karşı karşıya gelip çatışmakta ve bunların ikisine de ağırlık verilmesi gerektiğine göre ihtiyari vaktin
ortasında teyemmüm etmek mendub Olur. İhtiyari vaktin sona ermesinden önce suyun bulunacağı veya suyu
kullanmaya engel (hastalık gibi) bir hâlin ortadan kalkacağı ümid edilirse umulan su İle a&lest almanın fazileti
ağırlık kazandığından ötürü, teyemmümü ihtiyari vaktin sonuna kadar ertelemek mendub olur. Su ile abdest
alma ümidi olsa bile her halükârda zarurî vakte kadar ertelemek haram olur.

Teyemmümün Mekruhları

Teyemmümün kendine göre mekruhları olup bunlar aşağıda mezheblere göre detaylı bir şekilde anlatılmıştır.

Hanbeliler dediler ki: Teyemmümde meshi tekrarlamak, toprağı ağza ve burna girdirmek, elleri iki defadan
fazla toprağa vurmak, üfürüldüğünde tamamen gidecek kadar az olması halinde eldeki toprağı üfürmek
mekruhtur. Eğer toprak üfürüldüğünde tamamen gidecek ve tozu dahi kalmayacak kadar az olursa ve üfürmeden
sonra bununla meshedilmişse, elleri yeniden toprağa vurmak vâcib olur.

Şafiiler dediler ki: Teyemmümde toprağı çok kullanmak mekruhtur. Zîrâ bilindiği gibi teyemmümden maksat,
şeriat koyucunun emrine itaat ederek elleri toprağın üzerine koymaktır. Buna göre toprağı fazlaca ele almak ve
her organı bir defadan fazla meshetmek mekruhtur. Bir fiilden, yani namazdan sonra teyemmümü yenilemek
mekruhtur. Teyemmümü tamamladıktan sonra elleri silkelemek de mekruhtur

Malikiler dediler ki: Teyemmümde meshi birden fazla yapmak mekruhtur. Allah’ın zikrinden başka sözleri
söylemek mekruhtur. Abdestte, gurre ve tahcîl diye adlandırılan gereğinden fazla yeri meshetmek de mekruhtur.

Hanefiler dediler ki: Teyemmümde meshi tekrarlamak ve daha önce anlatılan sünnetlerden birini terk etmek
mekruhtur.

Teyemmümü Bozan Şeyler

Abdest bahsinde anlatılan abdest bozucu şeyler, teyemmümü de bozarlar. Büyük hadesten ötürü (cünüblükten
dolayı) teyemmüm eden kişi, teyemmümünün bozulması hâlinde tekrar büyük hades hâline dönmez. Ancak guslü
gerektirici başka bir durum meydana gelirse o zaman tekrar büyük hades hâline dönmüş olur. Ama abdest bozucu
bir durum meydana gelmekle sadece küçük hades hâline dönmüş olur. Bir kişi cünüblükten ötürü teyemmüm
eder de sonra bunun teyemmümü bozulacak olursa, sadece küçük hadesle teyemmümü bozulduğundan dolayı,
cünüplüğe geri dönmüş olmaz. Bu durumdaki kişinin Kur’an-ı Kerîm okuması, mescidde beklemesi caiz olur.
Abdest bozucu hususların yanısıra teyemmümü bozucu başka bir husus daha vardır ki, o da teyemmümü mubah
kılan özrün ortadan kalkmasıdır. Sözgelimi su bulamayanın suyu bulması, suyu kullanmaktan âciz kalan kişinin,
kendisini âciz bırakan sebebin ortadan kalkması gibi.

Malikiler dediler ki: Cünüblükten ötürü teyemmüm eden bir kişide küçük hades hallerinden biri dahi meydana
gelirse bu kişinin teyemmümü hem küçük, hem de büyük hades hâli geri dönerek bozulur. Yani hem abdestsiz
hem de cünüb olmuş olur. Abdest bozucu hususlar her ne kadar guslü iptal etmezlerse de cünüblükten ötürü
yapılmış olan teyemmümü iptal ederler. Bu durumdaki kişinin, teyemmümü yenileyinceye kadar cünüb kişiye
haram olan işleri işlememesi gerekir. Aksi takdirde haram işlemiş olur

Malikiler dediler ki: Suyun bulunması veya kullanılmasına muktedir olunması hâlinde namaza da başlanmamış
ise teyemmüm bozulur. Ayrıca bu suyla taharet yapılıp gerekli organlar üzerinde kullanıldıktan sonra ihtiyarî
vaktin elverişli olup, namazın da bir rek’atine yetişilebilmesi şarttır. Eğer namaza başlandıktan sonra su bulunur
veya suyun kullanılmasına muktedir olunursa dahî teyemmüm bozulmaz. Aksine, vakit geniş olsa da başlanmış
olan namaza devam etmek vâcib olur. Şöyle ki: Bir yolcu, yükünde su bulunduğunu unutarak teyemmüm edip
namaza başlar, sonra da yükünde su bulunduğunu hatırlarsa ve vakit de geniş olur abdest aldıktan sonra namazın
en azından bir rek’atine yetişeceğini tahmin ederse başlamış olduğu bu namaz ve dolayısıyla teyemmüm bâtıl
olur. Yetişemiyecek olursa bâtıl olmaz. Namazı kıldıktan sonra yükünde su bulunduğunu hatırlarsa kendisinde,
kusurlu davranma şaibesi bulunduğundan sadece vakit içinde namazı iade etmesi gerekir.

Hanbelîler: Teyemmümü bozan şeylere vaktin çıkmasını da eklemişlerdir. Bu durumda teyemmüm, ister büyük
hadesten, ister küçük hadesten veya isterse beden üstündeki bir necasetten Ötürü alınmış olsun; cuma namazında
olmadıktan sonra, vaktin çıkmasıyla bozulur. Cuma namazı vaktinin çıkmasıyla teyemmüm bozulmaz. Mestin
veya üzerine meshedilen mest benzeri şeylerin; -eğer bunlar kişinin üzerindeyken hadesten sonra teyemmüm
edilmiş ise- daha önce bunlar üzerine meshedilmiş olsa da olmasa da çıkarılmaları hâlinde teyemmüm bozulur

Şâfîîler: Teyemmümü bozan hususlara, çocuğunki gibi sûreten de olsa dinden çıkma olayım eklemişlerdir.
Ayrıca teyemmümü mubah kılan özrün ortadan kalkmasıyla da kişi, eğer iftitah tekbirini almamış ise teyemmüm
bozulur. Ama iftitah tekbirini aldıktan sonra namaza girmiş olduğundan teyemmümü geçerli olur. Namazını kılar.
Bilahere namazını iade etmesine de gerek kalmaz. Ancak bu namazım tamamlayıp selâm verdikten sonra teyemmümü bozulur. Yalnız iade etmesi gerekli bir namazı kılmaktaysa bu durumda hem namazı hem de
teyemmümü bozulur.

Hem Abdest Almaktan Hem de Teyemmüm Etmekten Âciz Olan Kimse

Şiddetli derecede hasta olan veya kendisiyle teyemmüm edilebilecek bir şeyin bulunmadığı bir yere hapsedilen
kişinin, abdest almaktan da, teyemmüm etmekten de âciz olduğu için, namaz vakti içerisinde abdestsiz ve
teyemmümsüz olarak namaz kılması vâcib olur. Ancak hasta olan kişi, ayakta kılmaya muktedir olamazsa
oturarak kılar. Bunu da yapamazsa işaretle kılar. Abdestsiz ve teyemmümsüz olarak namaz kılınmasından kasıt,
her ne şekilde olursa olsun bütün durumlarda ve göstermeye muktedir olduğu her halükârda Allah’a karşı huşûunu
yerine getirmenin kişi üzerine vedîbe haline gelmesidir. Ayrıca bu kişi, abdestli veya teyemmümlü olarak bu
İbâdeti yapanlar kadar, hatta daha fazla sevâb kazanır. Çünkü Rabbine karşı boyun eğip teslimiyet gösteren, bunu
da hasta ve yorgun olarak vücûduna tatbik ettiren kişi, elbette Allah’ın hoşnutluğuna ve merhametine daha yakın
olacaktır.

Suyu veya kendisiyle teyemmüm edilebilecek bir şeyi bulamayan kişinin tahareti ve namazı hususunda
mezheblerin detaylı görüşleri aşağıya alınmıştır.

Hanefiler dediler ki:

Su ve temizleyici toprağı, veya bunların hükmünde olan şeyleri bulamayan kişi, namaz
vaktinin girmesi esnasında şekilden ibaret bir namaz kılar. Secdeye varır, rükûa gider, kıbleye yönelir. Ama
namazdayken Kur’an-ı Kerîm okuyamaz. Sübhaneke ve tahiyyât’i da okuyamaz. Bunu yaparken de ister cünüb
olsun, ister abdestsiz olsun namaza niyet de edemez. Bu şekilden ibaret olan namaz ile kişinin farz namazı sakıt
olmayıp zimmetinde kalmakta devam eder. Suyu bulunca abdest alır veya temizleyici toprağı bulunca teyemmüm
eder; namazını kılar. Bu iki temizleyiciden birini bulamayan kişinin cünüb olsa bile şekilden ibaret olan bu
namazı kılması caizdir.

Malikiler dediler ki: Namaz iki temizleyiciyi, yani su ve toprağı bulamayan kişiden tümüyle sakıt olur. Bu kişi
namazını vakit içinde kılamayacağı gibi daha sonra da kaza etmesi gerekmez. Mutemed olan görüş budur.
Mâlikîler bu görüşlerinde. “Allah, temiz olmaksızın kılınan namazı kabul etmez” 123hadîs-i şerifine dayanmış olsalar gerektir. Ancak, bu
hadîs-i şerifte namazın tekrar kılınamayacağı hususuna delâlet eden bir unsur mevcut değildir. Hanefîler de temiz
olmaksızın kılınan namazın makbul olacağını zâten söylememişlerdir. Aksine, bu namazın yeniden kılınması
gerektiğini ifade etmişlerdir.

Şafiiler dediler ki:

Suyu veya toprağı bulamayan veyahut bulup da kullanamayan kişi, ya cünüb olur veya
abdestsiz olur. Eğer abdestsiz ise niyet ederek gerçek bir namaz kılar ve bu namazında da Kur’anı Kerîm’den
gerekli yerlerin tümünü değil de sadece Fâtiha’yı okumakla yetinir. Bilâhare suyu bulması hâlinde namazını iade
etmesi vâcib olur. Cünüb kişi suyu bulduğunda gusledip abdesti almak, sonra da abdestsiz ve teyemmümsüz
kıldığı namazı iade etmekle yükümlüdür. Abdestsiz kişi de suyu bulduğunda abdest alıp, teyemmümsüz ve
abdestsiz kıldığı namazı iade etmekle yükümlüdür. Ama cünüblükten ötürü büyük hades hâlinde veya
abdestsizlikten ötürü küçük hades hâlinde olan kişinin, suyu değil de toprağı veya toprak cinsinden olan bir şeyi
bulması hâlinde önceden teyemmümsüz ve abdestsiz olarak kıldığı namazı iade etmek için teyemmüm etmesine
gerek yoktur. Ancak bu kişi, bulunduğu yerde su bulamayacağına galip bir zanla hüküm verirse veya bu bölgede
suyun bulunup bulumayacağı hususunda şüpheye düşerse teyemmüm edip namazı iade etmesi gerekir.

Hanbeliler dediler ki: İki temizleyici (su ve toprağı) bulamayan kişi abdestsiz ve teyemmümsüz olarak gerçek
bir namaz kılar ve bu namazım da sonra iade etmez. Ancak kılmakta olduğu namazda, sadece farzlarla ve namazın
sıhhat şartlarıyla yetinmelidir. Sünnet ve mendub olan şeyleri yapmaması gerekir.