ANA SAYFADHBTDHBT YAZIFıkıhİLMİHAL ÖZET

HAYIZ VE NİFAS

 

 

Hayızdan Temizliğin Müddeti

QASWS

Bir kadın kendisinde hayız kanaması görür, âdetinin bitiminde kanama kesilir de artık ömrü boyunca bir daha
kanama görmeyecek olursa bu kadın temiz sayılır.
Bir kadın bir gün kanama görür, sonra bu kanaması kesilir; bir gün geçince yine kendisinde kanama görürse,
aradan geçen bu kesinti süresi içinde de Şafiî ve Hanefî mezhebine göre hayızlı sayılır.

Malikiler dediler ki: Bir kadın bir anlık bile olsa kendinde kanama görür de bu kanaması kesilirse ikinci bir
kanama görünceye kadar aradan geçen süre içinde temiz sayılır. Bu süre içinde, temiz kadınların yapabilecekleri
bütün işleri yapabilir

Hanbelîler: Mâlikîlere muvafakat ederek iki kan arasında geçen kesinti süresini temizlik olarak kabul etmişlerdir.
Ancak bilindiği gibi bu mezhebe göre hayzın en az müddeti bir gün bir gecedir. Meselâ bir kadın, bir günün
sadece gündüzünde veya gündüzünün az bir kısmında kanama görürse hayızlı sayılmaz.

İstihâze Bahsi

İstihâze, hayız ve nifas vakitleri dışında kadının rahminden akan kandır. Hayız müddetini aşan kanamalarla bu
hayız müddetinden az sayılan süreler içindeki kanamjajar, hayız yaşına varmadan küçüklük döneminde görülen
kanamalar istihâze kanıdırlar.

Şafiiler dediler ki: Âdet görmeye yeni başlayan istihâzeli kadın, eğer kanları birbirinden ayırdedebiliyorsa, bu
kadının görmekte olduğu kuvvetli kan hayız kanıdır. Ancak bu kuvvetli kanın, en az müddetinden noksan süreli
olmaması ve en fazla müddetini de aşmaması şarttır.
Bu durumdaki kadının görmekte olduğu zayıf kanamalar hayız kanı olmayıp temiz olma hükmüne tâbi olur.
Ancak bu zayıf kanların da hayızdan temizliğin en az müddetinden noksan olmaması ve akışının da peşpeşe
olması şarttır. Kadm bir gün kırmızı kan aktığını, bir gün de siyah kan aktığını görürse, kanları biribirinden
ayırdetme şartım yitirmiş olur. Eğer bu iki durumda ayırdetme şartı bozulursa, hayzı bir gün bir gece olarak takdîr
edilir. Ayın geri kalan kısmında temiz olduğuna hükmedilir.

Nitekim yeni âdet görmeye başlayan kadın, kuvvetli
kanla zayıf kanı birbirinden ayirdedemiyorsa, bu uygulamaya baş vurulur. Eğer ayırdedebiliyorsa kuvvetli kanı
hayız sayılır. Ama kuvvetli kanla zayıf kanı birbirinden ayırd edemiyor, âdetinide ne zaman başlavıp ne zaman
sona ereceği biliniyorsa, bu durumda âdetine göre hareket edilir. Adet süresi içindeki kanamalar hayız kanı sayılır.
Âdet süresi dışındaki kanamalar ise istihâze kanı sayılır.

Hanbeliler dediler ki: Istihâzeli kadın ya âdet görmeye yeni başlamıştır. Veya eskiden beri âdet görmektedir.
Adet görmekte olan kadın, kuvvetli kanla zayıf kanı birbirinden ayırdetse yine âdetine göre hareket eder. Âdet
görmeye yeni başlayan kadınsa, kuvvetli kanla zayıf kanı birbirinden ayırdedebiliyorsa ve kuvvetli kanı bir gün
bir geceden eksik olmazsa hayız sayılır. Bu kanın 15 günü geçmemesi de gereklidir. Eğer âdet görmeye yeni
başlayan kadın kuvvetli kanla zayıf kanı birbirinden ayırdedemiyorsa, bir gün bir gece süreyle akan kanının hayız
kanı olduğuna hükmeder. Sonra guslünü yapar. Temiz kadınların yapabildikleri bütün işleri de yapabilir. Bu
hüküm, âdet görmeye yeni başlamış kadının birinci, ikinci ve üçüncü aylarında uygulanır. Dördüncü ayda ise
hayzın galip hükmü uygulanmaya başlanır. Ki bu da normal olarak altı veya yedi gün olarak takdîr edilir. Bu
süreler içindeki kanlar hayız, bu süreler dışındaki kanlar ise istihâze sayılırlar.

Malikiler dediler ki:

İstihâzeli kadın, kendisinden akan kanı tanırsa bu kan hayız kanı sayılır. Kanı tanıması ise
kokusuyla, rengiyle, katılığıyla veya akarken duyulan acısıyla mümkün olur. Tabiî akan kanın hayız olabilmesi
için temizliğin en az süresi olan onbeş günden sonra akmış olması gerekir. Kadın, kendisinden akan kanın hayız
olup olmadığını seçemez veya kanlan birbirinden ayırdedecek seçme yeteneğine sâhib olur da ancak akan bu kan
temizlenmenin en az müddeti olan onbeş günden önce görülürse, istihâze sayılır. Ki bu durumdaki kadın, ömrü
boyunca bu durumda olsa bile temiz sayılır. Âdetinin kaç gün olacağı belirsiz olan, her ayın kaçıncı günlerinde
âdet gördüğünü kesin olarak bilemeyen kadının hayız müddeti sünnet-i beyzâ ile tesbit edilebilir.78 Kanların hayız
veya istihâze olduğunu birbirinden ayırdedecek güçte olan kadın, ihtiyat payı olarak âdetine üç gün eklemek
mecburiyetinde olmayıp sadece kendi âdetine göre hareket eder. Ancak hayız olduğuna kesin olarak kanâat
getirdiği kanlar için âdetine üç gün eklemesi ihtiyat gereği olur

Hanefiler dediler ki: îstihâzeli kadın, ya yeni âdet görmeye başlamıştır. Ki hayzının veya nifasınm başlangıcında
olur da kanı davam eder. Veyahut da eskiden beri âdet görmektedir de kendisinden normal bir kanama ve normal
bir temizlenme süreleri geçmiş olur. Veyahut da eskiden beri âdet görmektedir de her ayın kaçıncı günlerinde ve
kaç gün süreyle âdet gördüğünü unutur ve tereddüt içinde olur. Şimdi bunları izah etmeye çalışalım: Âdet
görmeye yeni başlayan kadınm kanaması devam ederse bu kadının hayızı on gün, temizliği de her ayın yirmi
günü olarak takdîr edilir. Nifası da, kırk gün kanama müddeti, ondan sonraki yirmi gün de temizlik süresi olarak
kabul edilir.

Bundan sonra gelen hayızlar için de her ay on gün takdir edilir.

Eskiden beri âdet görmekte olup her
ayın kaçıncı günlerinde ve kaç gün süre ile kanama gördüğünü bilen kadının hayızıyla temizliği kendisinin
âdetine göre takdîr edilir. Ancak temizlenme süresi altı ay olursa, id-deti tamamlamaya nisbetle bu altı aydan bir
anlık bir süre eksiltilerek âdetine göre hüküm verilir. Ama ortada iddet tamamlama sorunu yoksa normal âdetine
göre hükmedilir.
Her ayın kaçıncı günlerinde ve kaç gün süreyle âdet gördüğünü unutan ve tereddüt içinde kalan kadının Hanefî
mezhebine göre durumu biraz müşkül olduğundan bu kadınla ilgili hükümleri öğrenmek isteyenler başka
kitaplara başvurmalıdırlar.Kadından akan kanın istihâze kanı olabilmesi için o kadının hayız yaşına varmış olması şart değildir. Yaşı
dokuzdan veya yediden az olan küçük kızlardan akan kanlar istihâze kanıdır. Kendisinde istihâze kanamaları
görülen kadın, özürlü kimseler hükmüne girer. Kendisinde sürekli idrar akıntısı görülen veya müzmin bir ishale
müptelâ olan ve özürlüler bahsinde anlatılan bunlara benzer özürleri taşıyan kimselerin hükmüne tâbi olur. Bu
durumdaki kadınlar, hayızlı ve nifaslı kadınların yapamayacağı şeyleri yapabilirler. Örneğin Kur’an okuyabilir,
mescide girebilir, Mushaf’a dokunabilir, îtikâfa girebilir, Kabe’yi tavaf edebilirler. Gusle değil de abdeste bağlı
olarak yapılabilen namaz ibadetini ifâ edebilirler. İstihâzeli kadının hayız müddetini takdîr hususunda mezhebler
arasında görüş ayrılığı mevcuddur.

Malikiler dediler ki: Doğumla beraber veya doğumdan sonra akan kan nifas kanıdır. İkiz doğuran kadının birinci
çocuğuyla birlikte veya daha sonra veya ikinci çocuğunun doğumundan önce akan kan nifas kanıdır. Doğumdan
önce akan kanlarsa bunlara göre nifas değil hayız kanıdır.

Hanbeliler dediler ki: Doğumdan iki veya üç gün önce doğum sancısıyla birlikte kadından akan kan nifas
kanıdır. Bunun yanında doğumla birlikte veya doğumdan sonra akan kanlar da nifas kanıdır.

Şafiiler dediler ki: Kadından akan kanın nifas kanı olduğunun kesinleşmesi için, rahmin tam olarak çocuktan
boşalmasından sonra akması şarttır. Ama çocuğun bir kısmı veya vücudunun çoğu dışarıya çıkmışken akan kan
nifas kanı değildir. Doğumdan sonra sözünden maksat, doğumla bu kanın arasına onbeş veya daha fazla günlük
bir fasılanın girmemesi demektir. Şayet doğumdan onbeş gün veya daha fazla bir süre sonra bir kanama görülürse
bu, nifas kanı değil de hayız kanı olur. Çocukla beraber akan kanla doğum sancılarından önce akan kanlar nifas
kanı olmayıp başka kanlardır. Bu esnada kadın eğer âdet döneminde ise akan kan hayız kanıdır. Çünkü Şâfîîlere
göre gebe kadın da hayız görebilir. Ama akan kan, âdet döneminde değilse bir hastalıktan ötürü akmakta olan
kan sayılır.

Hanefiler dediler ki: Doğum esnasında çocuğun vücûdunun çoğu dışarıya çıkmış iken akan kan, tıpkı çocuğun
tümünün dışarıya çıkmasından sonra akan kan gibi nifas kanıdır. Ama çocuğun vücûdunun az bir kısmı dışarıya çıkmış iken veya hiç çıkmamış iken akan kanlar, hastalıktan kaynaklanan kanlardır. Bu durumda kadın, nifaslı
olmayıp temiz sayılır ve ibâdetlerini de yapabilir.

Doğumu güçleşen kadının karnı yarılarak çocuğu çıkarılacak olursa bu durumda (şayet ortada bir iddet sorunu
varsa) iddet tamamlansa bile kadın nifaslı sayılmaz.
Düşük çocuğa gelince; eğer onun parmak, tırnak, saç veya benzeri vücûdu ile ilgili bazı kısımlar teşekkül etmişse
normal bir çocuk hükmündedir. Ki bu sebeble akan kan da nifas kanı olur. Ama düşük çocuğun tırnak, parmak
ve benzeri vücûdunun parçaları teşekkül etmeyip sözgelimi et parçası veya kan pıhtısı hâlinde dışarıya çıkacak
olursa, bu olay, da kadının âdet zamanına rastlamış ise çıkan kan, hayız kanı sayılır. Ama âdet zamanına
rastlamamış ise çıkan kan, bir hastalık veya sakatlıktan kaynaklanan bir kan olur. Bir kadın ikiz doğurursa bunun
nifas müddeti birinci doğumdan îtibâren başlar.

Şafiiler dediler ki: Çocuğun organlarının bir kısmının teşekkül etmiş olması nifas için şart değildir.
Kadın bir et parçası veya kan pıhtısı düşürür de ebeler, bunun bir insan aslı olduğunu söylerlerse bu olaydan sonra
akan kan, nifas kanı sayılır.
Kadın ikiz doğuracak olursa nifas müddetinin başlangıcı ikinci doğumdan îtibâren başlar. Birinci doğumdan sonra
görülen kanlar nifas kanı sayılmaz. Bu kanamalar, hayız süresine rastlarsa hayız sayılır. Hayız süresine
rastlamazsa hastalık ve özür kanı sayılırlar.

Malikiler dediler ki: Kadın ikiz doğurur da iki doğum arasında altmış günlük bir süre bulunursa -ki bu, nifas
için azamî bir süredir- her çocuk için müstakil bir nifas müddeti kabul edilir.

Ama altmış günden daha az bir süre
olursa bu durumda nifas başlangıcı, birinci doğumdan itibâren kabul edilir.

İki doğum arasında nifasın azami süresi geçse bile yine birinci doğum nifas için başlangıç olarak kabul edilir.
Sözgelimi ikinci doğum, birincisinden, kırk gün sonra gerçekleşirse ikinci doğumdan sonra akan kan, nifas kanı
değil de bir hastalık veya özürden kaynaklanan kan olarak kabul edilir.

Nifasın en az müddeti için sınır yoktur.
Bir an kanama görmekle bile kadın, nifas görmüş sayılır. Doğumdan hemen sonra kanı kesilen veya kansız olarak
doğum yapan kadının nifası tamamlanmış olur. Temiz kadınların yapabilecekleri bütün işleri yapabilirler.

Nifas kanları arasında bozulan temizliklere, (ki bir gün kanama gördükten sonra temiz olunur da, bir gün sonra
yeniden kanama vuku bulursa buna “bozulan temizlik” adı verilir) gelince, mezheblerin buna ilişkin detaylı
görüşleri aşağıya alınmıştır.

Hanefiler dediler ki: Nifas kanamaları arasına giren bozuk temizlik süreleri onbeş günü bulsa bile yine nifas
kanı sayılır.

Şafiiler dediler ki: Nifas kanları arasına giren temizlik süreleri onbeş günü aşarsa temizlik hükmünde olur. Onbeş
günden az olursa nifas hükmünde olur. Bundan sonra görülen kanlarsa hayız kanı olurlar. Doğumdan sonra hiç
kanama görülmez de onbeş güne kadar temiz kalınırsa aradan geçen bütün zaman içinde kadın temiz sayılır.
Bundan sonra görülen kanlar, hayız kanamaları sayılır. Bu durumdaki kadın, nifas geçirmemiş olur.

Malikiler dediler ki: Nifas kanamaları arasında görülen temizliklerin süresi onbeş günü bulursa kadın, bu süre
içinde temiz sayılır. Bundan sonra görülen kanamalarsa hayız sayılır. Ama nifas kanamaları arasındaki temizlik
günleri yarım aydan az olursa nifas sayılır. Aradaki temizlik günleri hesaptan düşülerek kanama günleri birbirine
eklenerek altmış günü bulursa bu durumda kadının nifası sona ermiş olur. Bundan sonra temiz olup namazını
kılabilir, orucunu tutabilir.

Hanbeliler dediler ki: Nifas kanamaları arasına giren temizlik süreleri de temizlikten sayılır. Bu gibi günlerde
kadın temiz olup ibâdetlerini yapmalıdır.

Malikiler dediler ki: İstihâze kanamaları gören kadının hayız yaşına ermiş olması gerekir. Bu yaşa ermeyen
küçüklerde görülen kanlar, ne hayız ne de nifas sayılmaz. Bunlar hastalık veya sakatlıktan kaynaklanırlar.

Hayızlı Veya Nifaslı Kadının Yapamayacağı İşler

Hayızlı veya nifaslı bir kadının, cünüb kişinin yapması haram olan işleri yapması haram olur. Örneğin namaz
kılamaz, Mushaf’a dokunamaz, ezberden olsa bile Kur’an-ı Kerîm okuyamaz. Hayızlı ve nifaslı kadınlar, cünüb
kişiden fazla olarak bazı işleri daha yapamazlar. Buna örnek olarak orucu gösterebiliriz. Hayızlı veya nifaslı kadın
farz olsun nafile olsun oruca niyet edemez. Etse bile sahîh olmaz. Ramazanda oruç tutmaya yeltenen hayızlı veya
nifash bir kadın, kendi canına eziyet etmiş olur.
Dolayısıyla günahkâr olur.

Bu da çirkin bir cehaletin eserinden başka ne olabilir?
Hayızlı veya nifaslı kadınların Ramazan ayında tutamadıkları oruçları bilâhare kaza etmeleri gerekir. Ama hayızlı
veya nifaslı iken kılamadıkları namazları bilâhare kaza etmezler. Çünkü namaz, hergün tekrarlanan bir ibâdettir.
Bu nedenle kaza edilmesi de zor olur. Yüce Allah ise zorluk ve meşakkatleri insanların omuzlarından kaldırmıştır.
Nitekim Kur’an-ı Kerîm’de bununla ilgili olarak şöyle buyurulmaktadır:
“(Allah) din (işlerin)de sizin üzerinize bir güçlük yüklemedi.” 81Hayızlı veya nifaslı kadınlar îtikâfa da giremezler.
Girseler bile sahîh olmaz. Hayızlı veya nifaslıyken haram olmasına rağmen kadınlar boşanırlarsa talâkları geçerli
olur. Ancak böyle yapan erkeğe hâkim, hanımına ric’at etmesini de emredebilir. Üç hayız veya temizlik süresiyle
iddet beklemekte olan kadını boşamak da haramdır. Hayızlı kadını boşamanın hükmüne ilişkin detaylı bilgileri
edinmek İsteyenler, bu kitabın talâkla ilgili bölümüne müracaat edebilirler.
Hayızlı veya nifaslı kadınlarla kocaları cinsel ilişkide bulunamazlar. Kanama kesilip de gusletmedikleri takdirde
kocaları kendileriyle cinsel ilişkide bulunurlarsa haram işlemiş olurlar. Kanama müddeti sona erer ve kanama
kesilir de gusletmeleri gerektiği halde gusletmekten âciz kalırlarsa kadınların teyemmüm etmeleri vâcib olur.

Hanefiler dediler ki:

Hayzın en son müddeti olan on gün geçtikten sonra, nifasın da en son müddeti olan kırk
gün geçtikten sonra kadın gusletmemiş olsa bile, kocasının kendisiyle cinsel ilişki kurması helâldir.

Hayızlı veya nifaslı kadının göbeğiyle dizleri arasındaki kısım ile kocası oynayamaz.

Hanbeliler dediler ki: Erkeğin arada bir perde olmaksızın hayızlı veya nifaslı karısının vücûdunun bütün
taraflarıyla oynaması helâldir. Bu durumdaki hammıyla sadece cinsel ilişkide bulunamaz.

Bulunsa bile bu, büyük
günâhlardan sayılmaz. Bu günâha bulaşan erkeğin günâhının afvı için gücü yeterse bir veya yarım dinar sadaka
vermesi zorunlu olmaz. Sadece tövbe etmesi vâcib olur. Bu durumdaki hanımla cinsel ilişkide bulunulması
hâlinde ikisinden birisine bir hastalık veya şiddetli bir eziyet gelecek olursa bu durumda büyük günâh işlenmiş
olur. Bu hususta fikıhçılar icma’ etmişlerdir.

Kocasının bu kısımla oynaması helâl olmaz. Hanımını bu iş için zorlaması da helâl olmaz. Ancak kadın, göbeğiyle
dizleri arasına bir örtü koyar da bu örtü iki vücûdun ısısının birbirine geçmesine engel olursa bunda bir sakınca
sözkonusu olmaz. İki vücûdun ısısını birbirine geçiren ince örtüler bu haramlığı ortadan kaldırmaya yeterli
olmazlar. Erkeğin, hayızlı kârısının dizlerle göbek arası dışında kalan vücûdunun başka taraflarıyla oynaması
caizdir.

Malikiler dediler ki:

Kanama esnasındaki hayızlı kadınla cinsel ilişki kurmak ittifakla haram olur. Yalnız
erkeğin, bu durumdaki hammıyla arada bir örtü bulunmaksızın ve penisini de hanımının tenasül organına
girdirmeksizin, sadece oynamak kastiyle dizleriyle göbeği arasındaki kısımla oynaması caiz olur mu, olmaz mı
diye bir sorun ortaya çıkmaktadır. Mâlikîlerin bir kısım ulemâsı, Hanbelîlerin görüşüne uyarak bu şartlar altında
erkeğin hammıyla oynamasına ruhsat tanımışlardır, ama bu mezhebe göre meşhur olan görüş, arada perde olsa
bile, bu durumdaki hammıyla oynayamayacağı görüşüdür. Zîrâ bu oynaşma sonucunda cinsel ilişkiye gitme
sakıncası ve ihtimâli mevcuddur. Bu durumdaki erkek veya kadın, heyecanlanarak kendilerini tutamayabilirler.
Mâlikîler mezheblerini, kişiyi harama götüren sebeplerden uzak kalma esâsı üzerine kurmuşlardır. Ki buna “seddi zerai” adını vermişlerdir. Bütün bunlardan ayrı olarak bilinmektedir ki: Hayızlı kadınla cinsel ilişki kurmanın
yasaklanması, İslâm fıkhının güzel taraflarından birini yansıtmaktadır. Tabibler, hayızlı kadınla cinsel ilişki
kurulması halinde bu ilişkinin tenasül organları üzerinde şiddetli zararlara yol açacağı hususunda görüş birliği

etmişlerdir. Bununla beraber bazı mezhebler bu sakıncayı önemsemememişlerdir. Örneğin Hanefîler, hayızlı
kadının kanaması kesilir ve kesintiden sonra tam bir namaz vakti geçmesini müteâkib gusl etmese bile kendisiyle
cinsel ilişki kurmanın mübâh olduğunu söylemişlerdir. Çünkü kadının bütün hayız süresi boyunca sürekli bir
şekilde kanama görmediği herkesçe bilinen bir husustur. Mâlikîler bir an için bile kanama kesilir de kadın
guslederse kendisiyle cinsel ilişki kurulmasına müsâde etmişlerdir. Zâten birçok kadınların kanamaları hayız
müddeti içinde bazı aralıklarla kesilebilir. Ayrıca Mâlikîler, ilâçla da olsa kadının kanamasının durdurulması
halinde kendisiyle cinsel ilişkide bulunabileceği görüşündedirler. Yani kanamanın kendiliğinden kesilmesi şart
değildir demektedirler. Fazla şehvetli olup da sabredemeyen kimselerin hanımlarındaki kanamayı bu yöntemle
durdurmaları tavsiye edilebilir.